twitter
    Egemur neler yapıyor, Takip Edin :)

Hamarat Diva'dan Pasaklı Kadın


Günaydınlar ,

Bu sabah uyandığımda ne zamandır ziyaret edemediğim HamaratDiva'yı ziyaret ettim.

Gizem Pide'cinin yazmış olduğu Pasaklı Kadın yazısını çok beğendim.


Hayalimde hep iki çocuklu cümbür cemaat bir aile vardı. Şükürler olsun, o hayale neredeyse yaklaşmış bulunmaktayım.


Çocuk sayısı tamam da ben cümbüş yapamıyordum.
Yola girmeye başladım.

Mail aracılığı ile dertleşirken dedi ki editörüm bana:

“...o yüzden nasıl iyi hissediyorsan öyle yapmalısın bu hayatta. Sen mutlu olursan çocuklara da yansır, eşine de... Ne mükemmel anne ol, ne kötü anne. Kendi yolunu bul... Mutlu olacağın yolu... Evde oturup sürekli çocuklarına bağırıp çağıran biri olacaksan, git çalış. Yok, evde daha mutluysan, işi de getirdiği stresi de boşver.”

Türk Malı dizisi var ya, hani şu Kuzu Ailesi.
Farkında mısınız ne mutlu bir aile esasen?
Dışarıdan empoze edilmiş hiçbir kurala boyun eğmemişler. Hatta farkında bile değiller.

Geçen haftalarda daha geniş olacağıma dair söz vermiş, bunu da sizinle paylaşmıştım.
Yavaş yavaş uygulamaya başladım.

Evimdeki açık renk halıyı kaldırdım. Çeyizimden gelen, pek de sevmediğim ama koyu renk halımı serdim.


yazının devamını burada


Çocuklar İçin Keçe Hindi Servis Atlığı


Yeğenlerimden bilirim çocuklara yemek yedirmek ne kadar zordur. Anlatılmadık masal, hikaye kalmaz bir kase çorbayı yedirmek için. Çocukların anneleri, babaları şekilden şekile girerler.


Keçeden hindi servis altığı ile hem çoğunuzu eğlendirip, hemde yemek yedirebilirsiniz. Bana yapılışı çok kolay geldi. Yapılşında keçe kumaşı kullanmılmış ama evdeki herhangi bir kumaşlada yapılabileçeğini düşündüm. Keçe kumaşlarımın siparişini verdim gelir gelmez bende bizim ufaklıklara yapmak istiyorum.
Yapılışını detaylaylı olarak burada anlatılmış.

Başımı Alıp Gitmek İstiyorum


İşte ben böyleyim. Zaman zaman 'başımı alıp bulunduğum yerden gitmek isterim!' İşlerim düzgün gitmediğinde, hayatımla ilgili sorunlar çıktığında, yaşadığım ortam beni yorup tükettiğinde, bir türlü değiştiremediğim koşullar üstüme bir yük gibi bindiğinde hep böyle olurum'
Bugünlerde de böyleyim işte. Bugüne kadar hiç gidebilmişliğim yok.... Ama bugün bunu yapmak çok istiyorum. Beni kimsenin tanımadığı bir şehirde bir lokantada yalnız yemek yiyip yalnız başıma hizbe bir otel odasında uyumak istiyorum. Yalnız başıma, herşeyi arkamda bırakarak bunları yapabilirmiyim bilmiyorum. Şuan belki yapamamamın birçok sebebi var. Belki birgün mutlaka bunu yapaçağımı biliyorum ve herkesin herşeyi birgün bırakıp gideçeğini biliyorum. Ama son gidiş olmamalı herşeyi bırakıp gittiğimiz gün....
Nedendir bilmiyorum... o kadar yaşam dolu görünürken neden bu kadar hayata karşı isteksizim.
Gitmek isteyipte gidemediğim zamanlarda Can YÜCEL'in gitmek şiirini okurum. Biraz kendime gelir yine hayallere dalar giderim uzaklara.

Gitmek

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...

Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.

"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal ben...
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?

"Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler.

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün.
Sabah 9, akşam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.

Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç,
Ama olsun... İstemek de güzel.

Can Yücel

Bez Torbalarım


İncir, kayısı gibi ezilecek ürünler hariç pek hatırlamam babamın pazardan kese kağıdı ile dönüşünü. Tüm sebze ve meyveler poşetlerin içindeydi. Yani ben doğduğumda hayat naylon poşetin işine girmişti.

Bez torba ile tanışmam son 1 yıla dayanır. Son zamanlarda hobi olarak el işleri yapıyorum. Kendime küçük bir dikiş makinesi aldım ve ufaktan ufaktan birşeyler dikiyorum. Pazarları dolaşıyorum kalan kumaş parçalarını alıyorum. İşten arta kalan zamanlarımda evimi güzelleştirmek için, kendim ve çevrem için birşeyler yapıyorum. Çok çevreci sayılmasamda elimden geldiği kadar dikkat edip çevreye zarar vermeyeye çalışıyorum. Birey olarak çevreye vermiş olduğum zararları hergün azaltmaya çalışıyorum. Birbirimiz sevmek doğayı sevmekten geçer.


File kullanmak daha çok hoşuma gitsede bez torba kullanmayı tercih ediyorum. Malum artık kese kağıdı ile satış yapan yer neredeyse yok denecek kadar az. Aldığın herşey ortada... Bez torba kullanıyorum çünkü aldıklarım görünmüyor. (çevremde alan var alamayan var)

Naylon poşet ile ilgili bunları biliyormusunuz ?

-Amerikan Doğayı Koruma kuruluşlarının araştırmalarına göre dünyada plastik torba kullanım adedi yılda yaklaşık 500 milyon ile 1 trilyon adet arası değişmekte.
National Geographic News Eylül 2, 2003

-Bu torbaların geri dönüştürülen miktarı ancak %1. Bir torbanın geri kazanımı, yenisini üretmekten kat, kat pahalı. Christian Science Monitor News Pape

-Işık, plastik torbalarda kimyasal çözümlemelere neden olur.
Zaman içinde daha küçük ancak daha zehirli petro-polimerlere bölünürler. Bunlar da topraklarımızı ve sularımızı zehirler. Sonuçta, bu mikroskobik parçacıklar besin zincirine girer. CNN.com/tecnhology Kasım 16, 2007

-Balina, yunus, fok, deniz kaplumbağalarından başlayarak yaklaşık 200 farklı deniz canlısı, plastik torbalar nedeni ile hayatını kaybeder World Wildlife Fund Raporu 2005.

www.beztorbakullananlar.com adresinden daha detaylı ve çok bilgiye sahip olup projeye destek verebilirsiniz. Siteyi hazırlayanların ellerine sağlık.

Haydi hepimiz BEZ TORBA KULLANALIM.

Bez torbayı nereden temin edebilirsiniz.
- Kendiniz yapabilirsiniz. Beztorbakullananlar sitesinde yapımını detaylı anlatmışlar.
- Marketler ve internette birçok sitede satılmaktadır.
- Eğer arzu ederseniz kendim için yaptığım bez torbalardan maliyet+kargo bedelini karşılayarak sahip olabilirsiniz.

Organik Tarım

Son iki haftadır haldur huldur domates, biber, patlıcan ve bilumum meyve sebze ile haşır neşiriz. Öyle ki şirkette hava biraz kararsın ya da yağmur yağsın domatları düşünür oldum. Malumunuz İstanbul beton cehennemi ve bu cehennemde bir avuç toprak bulmak çok zor. Genelde insanlar balkonlarında saksılarda fide yetiştirmekteler. Biz bu konuda biraz şanslıyız ve annne ve babamızın bahçesine konduk.

Şimdi sizde böyle bir işe kalkışmak istiyorsanız acele edin mevsimin son günleri. Şansınız varsa sondan treni yakalayabilirsiniz. Öncelikle fide almamız gerekmekte. Bunun için en mantıklı yer Eminönü. Yeni Cami'nin karşısında epeyce dükkan var. Keyfinize göre fidelerinizi alabiliyorsunuz. Biz bir bağ(Yaklaşık 30 adet) domates fidesi, 15-20 tane salatalık, biber, patlıcan fidesi aldık. Yeşil soğan için kiloyla arpacık alabilirsiniz. Evet malzemeler hazır. Unutuyordum bir de şeker gübre alın. Daha sonra bu gübreyi kullanıcaz.

Evet malzemeler tamam. Sıra verimli tarım arazisi bulmakta. Bunun için annemizin çiçek vs ile kaplı bahçesine gidiyoruz. Annemizden zar zor izin alarak çiçekleri incitmeden köklerinden çıkararak başka bir yere aktarıyoruz. - En Zor kısım bu :) İzin almak biraz kastırıyor - Tamam ilk iş toprağı işlemek gerekiyor bunun için gerekli alet edavat. Bel, kürek ve çapa. Önce bel ile toprağı güzelce belliyoruz :) Baya içini dışına çıkarmak gerek. Sonra çapa ile önceden bellediğimiz tarlamıza çeki düzen veriyoruz. Gübre de ekleyerek son rütuşu atıyoruz.

Sıra geldi fideleri dikmeye. Dikim için sabahın erken ya da akşam saatlerini seçiyoruz. Sonrasına fidelerimiz için bir çubuk yardımıyla yer açtıktan sonra nazikçe çukura yerleştirip toprağı kapatıyoruz.

Püf Noktası : Toprağı hiç hava almayacak şekilde elimizle sıkıştırmamız gerek. Elimizle yapmamız gerek. Biz ayağımızla yaptık. Biraz abartmışız :) İlk ektiklerimizden sonuç alamadık...

Sonrasında can suyumuzu veriyoruz. Unutmadan fideler arasında 20-30 cm boşluk bırakırsak iyi olur. Çünkü büyüdüklerinde yere ihtiyaçları olacak.. Sulama işini fideler tutana kadar 2 günde bir ya da duruma göre her gün yapabiliriz. Ama fideler tuttuktan sonra 6-7 günde bir sulamak yeterli olacak.

Zaten an ve an twitter'da durumlarını paylaşıyor olacağız. Fotolar yakında burada....

Biz Kimiz

Merhabalar,

İnternet ortamında her ikimizinde günlüğü ve yazıları olmasına rağmen Egemur'un çıkış noktası ikimize ait olan ve isimsiz bir günlüğe sahip olmaktı. Böylece sadece duygu, düşünce ve fikirlerimizin ön planda olduğu keyifli bir paylaşım alanımız olacaktı. Sonunda bir süredir aklımızda olan bu fikiri hayata geçirme kararı aldık ve Egemur böyle doğdu.

Egemur üzerinden sevindiğimiz, kızdığımız, hoşumuza giden, gitmeyen her türlü konuyu bir kadın ve bir erkeğin bakış açısıyla paylaşmaya çalışacağız. Umarız keyifli bir birliktelik yaşarız.

Ben Bayan Egemur,
1980 yılında soğuk bir kış sabahı dünyaya gelmişim :). Doğduğum yerde dört mevsim tam anlamıyla yaşanmaktadır.Soğuğa çok dayanıklı olup sıcaktan pek etkilenmem, ilkbaharı da, sonbaharı da pek severim. Kışlarım poşet üstünde kızak kayarak, yazlarım tarlada annemin yanında piknik yaparak , baharlarımda çayır, çimende koşturarak geçti çocukluğumda. Yaşadığı ortamın insan psikolojisine etkisinden dolayı çok renkli bir kişiliğe sahibimdir. Genel olarak hiçbir zaman canım sıkılmaz. Mutlaka yapacak yapılacak bir aktivite bulurum.
İlkokulu köyümde ortaokul ve lise öğrenimimi Bilecek te tamamladım. Üniversite öğreninim için İstanbul'a geldim. Okurken İstanbul da neredeyse gezilmedik yer bırakmadım desem yeri. Bu şehiri karış karış yaşamadan bu şehirden gitmeye niyetli değildim. Okul bitti İstanbul'u yaşamak, gezmek bitmediği için okuldan sonra İstanbul'da iş bulup kaldım. Sevdiklerimin ve benim sağlık ve sıhhattimizde yerinde olunca her günüm birbirinde güzel geçti İstanbul'da. Her ne kadar güzel geçsede günlerim yarımda bir tarafım.... ailem çok uzaktaydı ve ben yalnızdım bu koca şehirde. İşte o gün 2004 yılı haziran ayı başında elmanın yarısı tamamlandı :) Eşim ile tanıştım ve takribi 1,5-2 yıl sonra evlendik. Bazen günlerce gezip , eğleniyouz bazende haftalarca evden çıkmıyoruz. Gezip eğlenirken resimler çekiyoruz, ilginç ve farkı yerlere gezmeye, yemeğe, eğlenmeye, gidiyoruz. Evde olduğumuzda hayal gücümüzdeki ürünleri, müzikleri, yemekleri... yapıp eğleniyoruz. Yeni bloğumuzu hep beraber gülüp, hep beraber eğlenmek, hep beraber gezmek için açıyorum. Bloğumuzda her şeyden birazcık olacak :)

Ben Bay Egemur,
Eveeet bayan egemur çok güzel bir giriş yaptı aslında. Ama kısaca ben de kendimi tanıtırsam. 1978 yılında bayan egemur'dan çook uzaklarda İstanbul'da doğmuşum. Daha İstanbul'un her yerinin beton olmadığı bir zamanda benim çocukluğum da sokaklarda koşturarak geçti :) Bayan Egemur'un aksine ara ara canımın sıkıldığı olmaktadır. :) Böyle zamanlarda Bayan Egemur'un bulduğu o muhteşem çözüm her zaman işe yaramaktadır.

Gezmeyi tozmayı çok severiz. Şöyle söyleyeyim kimi zaman evi bir otelden az kullandığımızda olduğu gibi, bir hafta bıraksanız evden hiç çıkmadan pinekleyecek potansiyelimiz de vardır. Sağolsun internet ve Domino's Pizza :) Bu aralar dominos'la hiç iyi ilişkilerimiz yok ama olsun. Yine de severiz kendilerini...
Bayan Egemur yazısında bahsetmemiş ama her ikimizde eşşşekler gibin çalışmaktayız. Klasik büyük şehir hayatı. İşten ev ve evden iş olmasa daaa neredeyse yani. Bıraksanız hiç işe gitmeyecek ve her gün gezip tozacak, keyfimizce pinekleneyecek vaktimiz olur. Ben diye başlayan yazım daha çok biz diye devam etti. Olsun...


Egemur ile doğal yollardan yani bu günlük üzerinden iletişime geçebilirsiniz. Ya da twitter üzerinden bize yazabilirsiniz. Hiç olmadı egemurr@gmail.com adresine mektup gönderin.. Bekliyoruz...